Cumhuriyet, 19 Mayıs 2010
Hani “birikip sıçrama” der ya Attilâ İlhan, milletçe durup durup son haftanın içine iki büyük değişimi birden sığdırdık: Önce Bursaspor ligdeki yıkılmaz sanılan İstanbul sultasına son verip Türk futbolunda devrim yaptı, ardından daha düne kadar ebediyen Deniz Baykal tarafından yönetileceğini sandığımız CHP’nin yeni lideri belirdi ufukta: Kemal Kılıçdaroğlu.
Ne diyelim, hem siyasette “İkinci Kemalizm” dönemi hem de futboldaki “İkinci Anadolu Devrimi” hepimize hayırlı olsun!
***
Şahsen değişimden yanayım, futbolda da, siyasette de: Diyalektik bunu gerektirir, yenilenme gerekir, klişelere saplanıp kalmamak ve yeni sözler gerekir. Bundan kaçtığınız zaman, kendinizi hangi ideolojiyle tanımlarsanız tanımlayın, muhafazakârlaşırsınız.
Bunu duymaya pek bayılmıyoruz ama CHP’nin yaşadığı yorgunluğun altında tam da bu var aslında: Yirmi birinci yüzyılın Türkiye’sinde değişimi, gençliği ve yeniliği değil eskiye özlemi ve muhafazakârlaşmayı temsil eder hale geldi CHP. Tıpkı kendilerini bir türlü yeniliyemeyen üç büyüklerin Türk futbolunun ekolleşmesinin önündeki engel haline gelmeye başlaması gibi.
***
İzninizle, geçen hafta aldığım, son derece manidar bir okur mektubunu paylaşmak isterim.
“RTE' yi ancak kara Afrikanın belli diktatörleri ile karşılaştırabilirsiniz” diyor, Bodrum’dan yazan makine mühendisi: “Evet bu birikimi, bilgisi ve eğitimi ile RTE, Aziz Nesin'in belirttiği %60 KOYUN halkımın karizmatik lideri olabilir. Atatürk ve onun yolunda gidenler bu orandaki halkı geliştirerek İNSAN olmaları için uğraşıyorlar. Siz bırakın siyaset yazmayı, havadan sudan bahsedin; zamanı gelince o kategoriye terfi edersiniz.”
Posta kutumda pek çok benzer mektup var ama bunu tipik olduğu için seçtim; Kurtulmamız gereken ne kadar hastalık varsa içinde barındırdığı için: Seçmeni aşağılama, halkı umursamayış, kendisini milletin üzerinde görme ve Güney Afrikalı Boer’leri aratmayan, kıymeti kendinden menkul bir kibir.
Böyle düşünen değerli okurlara saygı duymakla beraber, kendilerine hatırlatmak isterim: Bendenizin siyaset yazıp yazmaması, hatta bu köşede yazıp yazmaması tabii ki önemli değildir. Önemli olan Türkiye’de bir şeylerin değişmesi, hareket alanlarımızı daraltan kireçlenmelerin giderilmesidir. İki farklı hayat tarzının temsilcisi olan Kemal Kılıçdaroğlu ve Ertuğrul Sağlam, hâlâ değişebilme yeteneğine sahip olduğumuzu gösterdikleri için güzeldirler benim gözümde: Değişimin kendisi bizahiti güzel bir şey olduğu için.
19 Mayıs 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Değişim, nefes almayı derinleştirir.
YanıtlaSilAynı dünyada alınan her nefes daha erken tükenir.Evet,değişim gereklidir.En azından geçmişi sorgulamamızı ve geleceğe ait fikirlere sahip olmamızı sağlar.
Okur mektubunuza gelince, bir yazarın amacı yazmak değil midir zaten?Topluma akmalı yazar,duyarlı olabilmeli.Gerektiğinde siyaseti de yazabilmeli.