2 Mart 2010 Salı

İnsanlar dörde ayrılır


John, Paul, George ve Ringo.

Ebeveyni 68 kuşağından olan birçok çocuk gibi, ben de The Beatles şarkılarına maruz kalarak büyüdüm.

Bildim bileli etrafımda onların plakları çalınır. Bir gün bile düşünmedim 'Bana ne kardeşim İngiliz'in müziğinden?' diye.

Lisede iki sınıf küçüğüm olan kıza kur yapıp red mi edildim? Takarım hemen walkman'imi kulağıma, koyarım yakışıklı bir Beatles kaseti, sigaramdan bir nefes çekip açılırım yatakhane penceresinden ışıl ışıl görünen Haliç manzarasına doğru.

Zamanla, çoğu Beatles şarkısının bende anısı oldu. Sonra da sırf o anıları hatırlamak için tekrar tekrar dinledim durdum. Hayatımın 'film müziğini' hep onlar çaldı yani.

Herhalde bu yüzden, hayata dair teorilerimden birini de onlardan yola çıkarak kurmuşum, ergenlik yıllarımda.

Bu muhteşem teoriye göre, insanlar dörde ayrılıyor.

John'lar, Paul'ler, George'lar ve Ringo'lar.

1-John'lar:

En klasik anlamıyla, "lider ruhlu" insanlar. Sayıları giderek azalıyor. Nerede fırlama, kafası aykırı çalışan bir adam görsem aklıma hemen John Lennon gelir. Yaşlılar onlara 'dalgacı kerata' der. Yaşıtları onları bazen çok sever, bazen de yanlarında mahcup olurlar. Bunların sağı solu belli olmaz çünkü. Olmadık yerde olmadık bir laf edebilirler. Ofislerden ceketini alıp gidenler, okullarda öğretmenlerle takışanlar genellikle John'lardır. Yeteneklidirler. Yetenekleri volkan gibi kaynayarak patlayacak yer arar. Bu yüzden, en sıkı 'loser'lar da hep bu gruptan çıkar. O kadar hesapsız, o kadar şeffaftırlar ki, kaybeden olmayı da göze almış görünürler. Belki de dünyamız kıymeti bilinmemiş John'larla doludur. O volkan gibi kaynayan yetenekleri fışkıracak yer bulamamıştır çünkü. O zaman da içten içe yanar, yavaş yavaş erirler. Riskli bir iştir John olmak. Çünkü kanatları o kadar büyüktür ki, ayaklarına dolanır bazen. Yürümelerini engeller. Meşhur "Imagine" onların milli marşıdır.

2- Paul'ler:

Başarı için yaratılmış tiplerdir. Hem yetenekli hem de hesapçıdırlar. Aynı anda hem yaratıcı hem de satranç oyuncusu olabilirler. Bu özellikleri sayesinde sırtları yere gelmez. Hırsla çalışıp herkesten çok kazananlar, iki güzel sözle bizi ikna edenler, şeytan tüyü sahipleri, en çalışkan kızı tavlayıp dönem ödevlerini ona yaptıranlar tabii ki Paul kategorisine girer. Bazen onlara kızarsınız. Yine de seversiniz ama. Zaten dünya tarihine adını yazdırmış kişilerin çoğunda az ya da çok Paul'lük vardır. Hatta 'adlarını tarihe yazdırma' konusunda uzmanlaşmış bile sayılırlar. Allah'ın şanslı kullarıdır onlar. Milli marşları, o muhteşem "Hey Jude" şarkısıdır.

3- George'lar:

Şu dünyada kıymeti yeterince bilinmemiş ne kadar yetenek varsa hepsini George başlığı altında toplayabiliriz. Nedense hep bir şeylerin gölgesinde kalırlar. Bazen en küçük kardeş olur onlar, fikirleri sorulmaz. Bazen okul takımının sessiz ve istikrarlı oyuncusudurlar. Bazen de sevilen ama az uğranan bir komşu kılığına girerler. Üstelik bunu kendileri istemiştir. İçe dönük, gösteriyi sevmeyen ama işini iyi yapan insanlardır. Bir George'la tanıştığınız an ona hayatınız boyunca güvenebileceğinizi hissedersiniz. Varlıkları fazla hissedilmez George'ların. Ama yoklukları hemen hissedilir. Onların da milli marşı, "Something" adlı güzelliktir.

4- Ringo'lar:

Kendileriyle barışık insanlar. Her ortama uyum sağlayan, sohbetiyle etrafı eğlendiren, enerji dolu arkadaşlarımız... Dışarıdan bakınca bir trajedileri ya da bir derinlikleri yokmuş gibi görünür. Belki de gerçekten yoktur, asla bilemezsiniz. Onlar öyle güzeldir ama. Onları biz öyle severiz. Bu Ringo milletinde her durumu tamamlayan, her güzelliğin üstüne kuş konduran esrarengiz bir şey vardır. Kendi başlarına bir şey ifade etmeseler de topluluk içinde sağlam bir yerleri olur. O neşeli "I Wanna Be Your Man" de onların milli marşıdır işte.

Sonuç:


Dediğim gibi, bu bir ergenlik teorisi. Ergenlikte insanları üçe beşe ayırmaya pek meraklı oluyoruz. Oysa hepimizin içinde dördünden de parçalar var galiba. Tabii oranlar kişiden kişiye değişiyor. Bazımızda John ile Ringo yan yana yaşıyor mesela, bazımızda George ile Paul... Belki de bu yüzden herkes The Beatles'ın şarkılarında kendinden bir şeyler bulabiliyor hâlâ. Şarkıları bugün bile Amerika’dan Türkiye'ye, Hindistan'dan Japonya'ya, gezegenin her yerinde yeniden yorumlanıyor. Demek ki her yerde John'lar, Paul'ler, George'lar ve Ringo'lar var. Adları farklı da olsa.

3 yorum:

  1. hayatımda bi George Harrison şarkısında bir erkeği düşüneceğim aklıma gelmezdi.o kadar aşığım ki sevgilime "My Sweet Lord" dinlerken onu düşünüp, çok mutlu oluyorum.
    analiziniz süper,o kadar yakın buldum ki..
    umarım birgün siz de çavdar tarlasında oynayan çocukları düşmeden tutan bi kadına aşık olursunuz,ve o da "my sweet lord" dinleyerek sizi düşünüp mutlu olur..
    çok çok teşekkür
    "My Sweet Lord" dinleyinn
    http://fizy.com/s/1dkdqv

    YanıtlaSil
  2. george'a hep ayrı bir şefkat duyardım. sanırım bu yüzden:)

    YanıtlaSil
  3. var...var...hala da var:))
    http://twitter.com/DEliyazilar

    YanıtlaSil